Perşembe, Mart 22, 2007

Önümüzdeki günler içinde Kadıköy ilçesinde bulunan bir sanat okulunun cafesi ile ilgili bir çalışmam olacak. Bu yüzden yemek yapmayı ve yaratmayı seven, damak tadı gelişmiş, hep bir cafe hayali kuran ve ön deneyim kazanmak isteyen , çalışma arkadaşlarına ihtiyacımız var. Eğer böyle bir çalışmaya katılmak isteyen olursa mail adresimden bana ulaşabilir.

menevseelhan@hotmail.com
KÖKLER, SAPLAR, YAPRAKLAR

Niye böyle bir başlıkla başladım dersiniz. Bugün bizim burada pazar kuruluyor. Ispanak ve semizotu aldım. Semizotlarını alırken biraz yoğurtlu salata yaparım, kök ve sapları ile yemek, ıspanak içinde aynı şeyler geldi aklıma, sadece köklerini ayrı ayıkladım. Onları az haşlayıp sarmısak, zeytinyağı ve limonla salata yapabilirim.
Böylece sapları,kökleri ve yaprakları ayrı olarak farklı lezzetlerde, farklı yemek yapabileceğim. Ispanağın geri kalan yaprakları ile soğanla soteleyip kendi suyunu iyice çektirdikten sonra, bir fincan pirinç haşlayıp, sotelenmiş ıspanakla karıştırıp, fırın tepsisine yayıp üstüne de bir avuç kaşar serpip farklı bir ıspanak yemeği yapabiliriz. Semizotu yemeğini daha önce yazmıştım ama hatırlatmak için, bir kaşık zeytinyağında soğan ve sarmısakları soteleyip üstüne semizotlarını koyun, semizotu da bolca su salan bir sebze olduğu için, sularını saldıktan sonra bir fincan bulgur ekleyip güzel bir yemek yapabiliriz.
Her zaman yazıyorum, aslında bizler gerçekten şanslıyız. Bu kadar güzel sebzelerin bulunduğu bir ülkede yaşadığımız için, bu yüzden mutlaka semtinizde bulunan pazarlara mutlaka uğrayın. Büyük marketler de yıkanmış torbalara tıkılmış sebzelerden uzak durun. Gerçekten pazardaki ve marketteki arasında çok fark var.
Yemek yapmayı ve sunmayı seviyorsanız bu farkları zaten göreceksiniz. Hatta yurt dışına giden çok insanla tanıştık ve bu konuda konuştuk. Hepsi aynı fikirde bizim sebze ve meyvalarımız çok lezzetli, onların görüntüsü çok güzel olabiliyor ama tatlar hiçbir zaman bizim ülkemizdeki gibi değil. Eğer bizler bu tatları fark edip ailemize ve özellikle çocuklarımıza öğretmezsek, onlar da kendi çocuklarına bunları öğretemeyecek.

Pazartesi, Mart 19, 2007

Bahar geldi, pazarlar bezelye, enginar ve otlarla doldu. Şimdi biz olmayan kıştan dolayı biraz sersem durumdayız. Bu yüzden çok sağlıklı ve bizi bahara hazırlayacak bir çorba yazmak istiyorum. Bu çorbanın ön malzemesini, ben kendim için kurdeşenden dolayı ödem atmam için önermişlerdi. Ben evdeki herkesin içeceği hale getirdim. Hem lahanalar azalmaya başladı. Beyaz canım lahanalar bitmeden güzel bir çorba yapalım.

Lahanalı mercimek çorbası

½ lahana
2 demet maydanoz
4-5 adet soğan
1 yemek kaşığı yağ
1 bardak kırmızı mercimek
Tuz,karabiber,kırmızbiber

Büyükçe bir tencereye yarısından bir fazla su koyup ocağı yakın. Su kaynamaya başlarken lahana, maydanoz (kökleri ile birlikte), soğanları da dörde bölerek tencereye koyun. Bütün malzeme iyice pişsin. Lahanalar iyice yumuşayınca bir bardak mercimeği yıkayıp tencereye ekleyin. Mercimekler iyice pişsin. Bir el blendırı ile bütün malzemeyi iyice ezin. Biraz taneli olacak şekilde de olabilir. Ezilmiş ve koyulaşmış çorbaya tuz,yağ ve baharatları ekleyin. İsterseniz biraz limon ekleyebilirsiniz. Öğlen ve akşam büyükçe kaselerde için, hatta sadece akşam yemeği olarak içerseniz, sabahleyin çok zinde ve dinç kalkabilirsiniz.